Nietzsche’nin haylaz çocuklarından biri olan Foucault, sosyolojinin kökenlerinin Fransız pozitivizminde olduğunu söyleyen uylaşımsal görüşü reddeder. Ona göre sayısız insanın, sosyolojinin kökenlerini Montesquieu ve Comte’a dayandırması son derece ihmalkâr bir girişimdir. Sosyolojik bilgi (savoir) daha ziyade doktorlarınki gibi uygulamada oluşturulur. Foucault’ya göre sosyoloji uygulamalı tıptır. Buradan hareketle tıp pratiğini de uygulamalı sosyoloji olarak görmek mümkündür.
Bu çalışma, insanlık tarihini belirleyici din ve tıp gibi iki başat aktörün kültürel zemininde hayat bulmuştur. Din ve tıp, insanların etrafında olup bitenleri anlama çabasında başvurduğu temel kaynaklardır. Öyle ki, modern söyleme göre toplumlar modernleştikçe, gündelik hayat sekülerleştikçe dinin ve din adamının icra ettiği görev tıbba ve tıp adamına tevdi edilmiştir. Toplumlara şekil verilirken bu aktörlerin rolü yadsınamaz. Belli ki her ikisi de –gerek din adamı gerekse de tıp adamı- emir sigasıyla konuşmaktadır. İnsanların sağlık ve hastalığa dair yaklaşımlarında dinin ve tıbbın etkisini belirlemeye yönelik bu çalışma başka bir açıdan yörenin gelenekselden moderne sosyal değişim sürecini anlamaya yönelik bir araştırma olarak da okunabilir.